Adana kalp damar cerrahisi doktoru Prof. Dr. H. Tarık Kızıltan

Çalışma Saatleri Pzt - Cu : 09:00 - 18:30

Randevu ve Sorularınız+90 532 576 2894

Abdominal Aort Anevrizması: İçinizdeki Balon

Abdominal Aort Anevrizması: İçinizdeki Balon

Video bölümünde paylaştığım 'Abdominal Aort Anevrizması İçimizdeki Balon' videosunun anlatımı ilgililere yazılı olarak sunulmaktadır.

Abdominal Aort Anevrizması: İçinizdeki Balon

Abdominal Aort Anevrizması: İçinizdeki Balon

Abdominal Aort Anevrizması Nedir?

Abdominal Aort Anevrizması, karın bölgesi aort damarının ileri derecede genişlemesidir. Şurada gördüğünüz damarın adı Abdominal Aort. Bu damarın solunum kası seviyesindeki normal çapı 2 cm’dir. Bu çapın %50’si ve ötesindeki çap artışlarına anevrizma diyoruz. Demek ki bir Abdominal Aort damarı 3 cm ve ötesinde genişlerse anevrizma ismini alıyor. Abdominal Aort Anevrizmaları çok tehlikeli ve sinsi hastalıklardır. Tehlikelidirler çünkü ani ölüm sebebidirler. Esas itibari ile 60 yaş üstündeki erkeklerde üçüncü en sık ani ölüm sebebi olan Abdominal Aort Anevrizması her sene Amerika Birleşik Devletleri’nde yaklaşık 15.000 kişinin ölümüne sebep olmaktadır. Karın içerisi esas itibari ile geniş bir uzaysal mekan olduğu için abdominal aort uzun yıllar genişliyor ve başka organlara bası yapmadan, bir şikayet oluşturmadan genişleme fırsatı buluyor ve en sonunda patlayıp hayatı tehdit edebiliyor. Çok meşhur, toplum tarafından çok sevilmiş her türlü tıbbi imkana fiziksel olarak, parasal olarak kavuşma imkanı bulunan insanlar arasında dahi onlarcası var Abdominal Aort Anevrizması nedeni  ile aniden hayatını kaybeden, bunların en tipik örnekleri; Albert Einstein ve General Patton filminden tanıdığımız George Scott. Bu iki insan da Abdominal Aort Anevrizmasının patlaması sonucunda hayatını kaybetti.

Abdominal Aort Anevrizması İnsan Sağlığına Ne Gibi Tehlikeler Yaratır?

Yaratacağı en büyük tehlike patlama veya çatlama sonucu hayatın kaybedilmesidir. Bunun dışında pıhtı atması veya çatlama sonucunda ayaklarda gangren. Hemen yanında giden toplar damara açılma sonucunda müthiş bir kalp yetersizliği başlatma olasılığı vardır ayrıca. Bu olduğu zaman adeta kısa devre yapmış bir sistem gibi kendi içinde kanı dönderir, müthiş bir kalp yetersizliği başlar çünkü kalp kendisine gelen aşırı miktarda kanla uğraşmak zorundadır. Bu gibi hastalarda kan ayaklara gitmeden hemen kalbe geri döndüğü için ayaklarda beslenme sorunu da ortaya çıkabilir. Bunun dışında toplar damarlara açıldığı durumda anevrizmanın içinde doğal olarak oluşan pıhtılar kalbe ve akciğere atıp pulmoner emboli dediğimiz çok tehlikeli bir durum yaratabilirler. Bambaşka bir sorun olarak anevrizmanın Aort Anevrizmasının kendi içerisinde mikrop üreyebildiği biliniyor ve bu mikroplar fazlalaşıp genel bir infeksiyon tablosu yaratabilir vücütta. Ayrıca aort anevrizması bağırsaklara yakın olması sebebiyle bağırsaklara açılıp büyük bir mide bağırsak kanamasıyla gene ölüme sebebiyet verebilir.

Abdominal Aort Anevrizması Belirtileri Nelerdir?

Karın boşluğunun geniş bir uzaysal mekan olduğunu anevrizmanın yıllarca başka dokulara bası yapmadan ve dolayısıyla şikayet oluşturmadan genişleyebildiğini biliyoruz ama bazı hastalarda şikayet yapıyor. Özellikle arka tarafta bel omurlarına dayanıp bel ağrılarına sebebiyet verebiliyor bazı hastalarda karında dolgunluk hissi yapabiliyor, ayrıca bazı hastalarda karında nabız atması hissi olabiliyor ama çoğu hastada hiç bir şikayet yaratmıyor bu da hastalığın sinsi karekterde olmasını temin ediyor.

Abdominal Aort Anevrizması kimlerde ve hangi sıklıkla görülür?

Toplumda genel görülme sıklığı % 1-3 arasında. Erkeklerde 3-5 kez daha fazla olduğunu biliyoruz kadınlara oranla ama en sık görülme yaş aralığı 65-75 yaş arası sigara içmiş erkeklerde. Onlarda görülme oranı % 6-7 arasında. Bu yaş grubunda sigara içmiş bayanlarda ise %2 civarında gözüküyor, gene bu yaş grubu bayanlar sigara içmemiş ise hastalığın sıklığı %1 civarına düşüyor.

Abdominal Aort Anevrizması araştırması kimlerde yapılmalı?

Sinsi bir hastalık olduğu için hastalığı ortaya çıkarmak amacıyla tarama yapılması öneriliyor, ancak bütün toplumu tarama yapılması mümkün değil. Bunda ne Sosyal Sigortalar baş edebilir, ne de hastaneler bu büyük hasta yükünü kaldırabilir o yüzden 65-75 yaş arası geçmişinde sigara öyküsü bulunan erkeklerde mutlaka; hastalık genetik özellik gösterebildiği için akrabalarında Abdominal Aort Anevrizması hastalığı bulunan bireylerde ve geçmişte Abdominal Aort Çapı geniş bulunan insanlarda tarama öneriliyor. Ayrıca doktorlar tarafından yapılan herhangi bir muayene sırasında şüphe varsa. Ayrıca bireylerin kendi istekleri doğrultusunda bu aramalar yapılabilir. Taramalar genellikle batın ultrasnografisi  yöntemi ile yapılmaktadır. Son derece güvenilir bir yöntemdir. Bilgisayarlı tomografi de çok güvenilir bir yöntemdir ancak hastalara ışın vermek gibi bir özelliği var bundan çoğu zaman kaçınıyoruz ve bilgisayarlı tomografiyi ameliyat veya endovasküler tedavi öncesinde planlama yapmak amacıyla kullanmayı tercih ediyoruz. Çoğu zaman batın ultrasonografisi yeterli batın ultrasonografisi %2-3 hastada karında gaz veya ileri derecede obezite nedeniyle istenilen bilgileri verilmeyebilir bilgisayarlı tomografi kullanılabilir.

Abdominal Aort Genişlemesi/Anevrizması hulunan hastalar ne yapmalı, ne yapmamalı?                  

Bu hastalığın varlığında bütün planlamalar anevrizmanın patlamasını önlemeye yönelik olarak yapılmalıdır. Çünkü bir kez patlama hatta çatlama geliştiği zaman hastaların pratik olarak %50’si hastaneye bile ulaşamıyor. Ulaşanların da %50-60’ı kaybediliyor. Bu sonuç olarak patlama geliştiğinde hastaların %80-90’ının hayatını kaybetmesi demek. Dolayısıyla bütün planlama patlamayı önlemeye yönelik olmalıdır ve takiplerde bu husus birinci önem kazanmaktadır. İyi bir takip ancak bilinçli bir hasta ile olabilir. Hastalar kendilerini bilgilendirecekler ve esas itibariyle bütün hastalıklarına çok dikkat edecekler. Patlamayı arttıran bazı özellikler var. Mesela kadın cinsiyetine sahip olmak, kronik akciğer hastalıkları yani KOAH bulunması, konrolsüz yüksek, tansiyon, sigara içimi. Başlangıçtaki anevrizma çapının yüksek olması anevrizmanın patlamasını arttırıcı faktörler. Bu ek sorunların varlığında hastalar ilaçlarına tedavilerine çok özen gösterecekler. Bunun dışında tuz alımını kısıtlayacaklar ki tansiyon daha kontrollü olabilsin. Bu hastaların % 80 kadarında yükse tansiyon var. Sağlıklı bir diet uygulayacaklar. Ağır kaldırmaktan kaçınacaklar çünkü ağır kaldırma esnasında  tansiyon da fizyolojik bir cevap veriyor, bu da Abdominal Aort Anevrizmasının patlamasına sebebiyet verebilir. Bunların dışında şeker, yüksek tansiyon, kolestrol, lipit yüksekliği ve obezite ile mücadele edilecek ve sigara mutlaka bırakılacak. Sigaranın bırakılması konusunda ne kadar konuşsak az. Bazı bilgiler verebiliriz.  Mesela yarım paket  sigaranın 10 sene içilmesi anevrizma oluşma olasılığını 2.6 kez arttırıyor. Sigara içimi bir paket 35 sene üzerine çıktığında anevrizma oluşumu 12 kez artıyor. Ayrıca sigara sadece hastalığın oluşumunu değil patlama olasılığını da arttırıyor. Şimdi burada bir grafik var bu grafik esas itibari ile 1900’ lü yıllardan başlayarak sigara içiminin ve ona paralel olarak Abdominal Aort Anevrizmasının patlaması sonucunda hayatın kaybedilme grafiğini gösteriyor. Bakın iki grafik nasıl birbirine ilişkili olarak gidiyor. 1900’ lü yılların başında tütün içiciliği karakter değiştirdi ve sigara dediğimiz kağıda sarılmış hazır paketler halinde insanların kullanımına sunuldu ve bunun sonucunda kullanım muhteşem bir şekilde arttı. Amerikan toplumunda 1900’ lü yılların başında 1930 yıllarında, 1940 yıllarında çevrilen flimlerde, filimleri bırakın gerçek hayatta, mahkemelerde, marketlerde, sinemalarda sigara içmek çok normaldi. Bu 1920’li 1930’lu yıllarla beraber astronomik sigara içiciliği artınca, demek ki 1920’li 1930’lu yıllarda insanlar sigara içmeye başlasalar, aşağı yukarı bundan 20-30 sene sonra, 60-65-75 yaşındalar Abdominal Aort Anevrizması oluşumu ve patlayarak hayatı kaybetme insidensini görüyoruz ve ikisi nasıl paralel geliyor görüyorsunuz. 1960-1970 yıllarında sigaranın olumsuz etkileri toplumlarda anlaşılınca ve insanlar eğitilip birazda baskıyla sigara tüketimi kısıtlanınca hemen sonrasında ona paralel olarak Abdominal Aort Anevrizması rüptürlerine bağlı ölümler de azaldı.

Abdominal Aort Anevrizması olan hastaların klinik takipleri hangi sıklıkla ve nasıl yapılmalıdır?

Takipler tabiki çok önemli esas itibari ile kadınlarda 5 cm erkeklerde tedaviye ise  5,5 cm sınırına gelmeden açık yöntemle veya girişimsel tedaviye başlamıyoruz, yapmıyoruz. Hastaları takip ediyoruz. Klinik takipler hem hastaların şikayetlerini muayenelerini yapmak hem de anevrizmalarının çapını değerlendirilmek üzere yapılıyor. Çünkü bir anevrizmanın ne olacağını geleceğini en fazla o anevrizmanın çapı belirliyor. Başka hiçbir faktör anevrizmanın esas itibari ile en tehlikeli komplikasyon olan patlama veya çatlamasını belirlemede anevrizma çapı kadar önemli değil. Dolayısıyla bütün takiplerde klinik muayene kadar anevrizmanın çapının ölçülmesi de önemli. Şimdi çap şu nedenle önemli bir anevrizmanın çapı ne kadar yüksekse, bu anevrizma o kadar hızlı büyümeye aday bir anevrizma. Mesela bir anevrizma 5 mm daha büyük bir çapla başlarsa senelik çap artışı aşağı yukarı 0.6 mm daha fazla bir hızla ilerliyor. Esas itibari ile takipleri şu şekilde yapıyoruz: 3cm üzerindeki çap genişlemelerine Abdominal Aort Anevrizması ismini vermiştik. Erkekleri ele alalım 3-4 cm arasındaki genişlemeleri hafif, 4-5 arasındakileri orta, 5.0 ve 5.4 arasındaki genişlikleri ileri düzey genişlikler olarak değerlendiriyoruz ve bu hastaları sırasıyla 3 sene bir 2 senede bir  veya 6 ay, 1 senede bir takibe çağırıyoruz. Tabiki bunun dışında hastaların  birden bire değişen şikayetleri olursa tekrar kontrollerin yapılması gerekli.

Abdominal Aort Anevrizması tedavisinde ilaçların yeri varmıdır?

Tansiyon, kolesterol düşürücü,diyabet ve lipit ilaçlarının  risk faktörü ile mücadele ederken önemi çok büyüktür, ama anevrizma çapını küçültmek gibi etkileri söz konusu değildir. Beta blokerlerin anevrizma büyüme hızını azalttığı yöndeki inanış kanıtlanamadı. Bir yüksek tansiyon ilaç   gurubu olan ACE inhibitörlerinin kesilmesi patlamayı arttırabildiği ortaya çıktı. Bu bize şunu gösteriyor asla doktorlarla konuşmadan kendi başımıza ilaçları kesmeyeceğiz. Bir ilacın dahi gereksiz kesilmesi uygunsuz şekilde kesilmesi anevrizmamızın patlamasına  sebebiyet verebilir ama sonuç olarak şunu söylemek  yanlış olmaz ilaç veya herhangi bir kimyasal ile  anevrizmanın küçülmesi söz konusu değildir.

Abdominal Aort Anevrizması ne zaman ve nasıl tedavi edilmeli?

Şimdi her şeyden önce çap ne olursa olsun anevrizmaya bağlı şikayet varsa bu tedavi edilmelidir. Eğer şikayet yoksa kadınlarda 5.0, erkeklerde 5.5 cm çapına ulaşmış anevrizmalar veya bir sene içerisinde 10 mm yani 1 cm’den daha fazla büyüyen anevrizmalar tedavi edilmelidir. Bir de anevrizmalar görüntü olarak yusyuvarlaksa bunların daha erken patladığı biliniyor. Bunlara mutlaka ameliyat öneriliyor. Bugünkü çap kriterlerinin belirlenmesinde otopsi bulguları büyük oranda rol oynadı. Çok eski bir yayın var. Tek bir kurumda yıllar boyunca yapılmış 23.000 tane otopside yaklaşık 470 küsür anevrizma saptanmış bunların 118 tanesinde patlama bulunmuş. Şöyle ki 5 cm altındaki anevrizmalarda patlama oranı % 13, 5-7 arasındaki anevrizmalarda patlama oranı % 40, 7’den büyüklerde %60 dolayısıyla 5 cm’e geldiğinde artık alarma geçmek lazım çünkü bunun üstünde anevrizma patlama olasılığı ciddi şekilde yükseliyor.

İşlem öncesi hazırlıklar nelerdir?

Bütün hastalarda kalp damar sistemi ciddi şekilde araştırılmalı ve mutllaka koroner anjiyo yapılmalıdır. Kalp damarlarında ciddi darlıklar varsa bunların stent veya koroner baypass yapılarak tedavisi anevrizmanın önüne geçmelidir. Hastalarda beyin damarları araştırılmalı, solunum fonksiyon testleri araştırılarak akciğer sağlığı araştırılmalıdır ve bunlarla ilgili tedavi gerekirse yapılmalıdır. En önemli konulardan biri de vücutta herhangi bir mikrop kaynağının varsa saptanması ve yok edilmesidir. Bunların başında diş çürükleri gelir. Diş çürükleri gerekirse çekilerek gerekirse kanal tedavisi yapılarak mutlaka tedavi edilmelidir ve bu tedaviden sonra 10-15 günlük bir antibiyotik tedavisiyle beraber zaman geçmesi ve tam iyileşmenin sağlanması gerekir. Anevrizma tehlikeli boyutlara ulaşıp tedavi kararı verildikten sonra endovasküler veya açık cerrahi yöntemi ile tedavi ediyoruz. Her iki yöntem birbirinden tamamen farklıdır. Farklı mekanlarda ve farklı bir anestezi tipi uygulaması ile gerçekleştirilir. Genel olarak endovasküler tedavi ilk basamak tedavisi olarak kabul edilmektedir. Açık tedavi ise endovasküler tedaviye uygun olmayan vakalarda kullanılmaktadır. Endovasküler tedavi kasık bölgesinden anevrizma içerisine çok özel bir stent greftin uzatılıp burda şişirilmesi sonucunda anevrizmanın kapatılması esasına dayanır. Burada karşı bacaktan gönderilen stent greft ile şişirilecek. Sol bacaktaki de sağ bacak gibi açılmış olacak ve esasen anevrizma boşluğunun normal aortun içinden geçen kanla ilişkisi kalmayacak. Açık cerrahi yöntemde de ise karın açılır aort anevrizmasına ulaşılır. Aortanın normal anevrizma öncesi ve anevrizma sonrası bölgelerine özel bir kıskaçlar konulur anevrizma tamamen açılır ve gözle görerek anevrizma öncesi ve sonrası bölgelere özel hazırlanmış suni bir damar klasik yöntemle dikilir ve katlar daha sonra kapatılır. Şimdi iki yöntem birbirinden esas itibariyle çok farklı, bazı diğer farkları anlatalım. Endovasküler tedavi sonrasında bazen anevrizma kesesi ile aort damarı arasında kaçaklar olabilmekte ve bu anevrizma büyümeye devam etmekte. Kaçaklar damarın başlangıç kısmında olabilir, son kısmından olabilir, ek kısımlarında olabilir ayrıca anevrizmaya açılan arkadaki damarlardan da anevrizma içine kan gelip anevrizmanın büyümesine sebebiyet olabilir. Bu hastaların %20-25 kadarının endovasküler tedavi sonrasında yeniden işlem gerektirebileceğini biliyoruz. Bu hastalar çok sıkı takip altında olmalıdırlar yeniden patlamaları önlemek amacıyla. Başarılı bir endovasküler tedaviye rağmen anevrizma çapında büyüme ve patlama maalesef gözlenebilmekte, mesela 8. senedeki takipte başarılı bir endovasküler tedavi sonrasında bile patlama olasılığı % 5 civarında saptandı. Açık cerrahide ise ameliyathanede genel anestezi altında yapılıyor. Endovasküler tedavide çok daha hafif bir anestezi uygulanıyor. Hastanın kesileri çok daha küçük, kan trasfüzyonu gereksinimi çok düşük, hastanın sonuçta yoğun bakımda kalma süresi, bütün hastanede kalma süresi çok daha kısa. Açık cerrahi yöntem genel anestezi gerektiriyor. Karında büyük bir insizyon ve kesi var, kan trasfüzyonu ihtiyacı mutlaka oluyor. Yoğun bakım süresi ve hastanede kalması süresi daha uzun. Uzun derken 5-6 gün başarılı geçmiş bir tedavi sonrasında. Tabi ki endavüsküler tedavi daha hafif bir anestezi daha küçük kesiler daha az kan kaybı ve sonuç itibari ile hayati riski %1 civarında olan bir girişim. Açık cerrahi girişim ise hayati riski %3-5 civarında olan bir cerrahi girişim. Bu grafik size biraz farkı olabilir ama şimdi ben anlatacağım. Esas itibariyle sağ kalım grafiğini görüyoruz, düşey eksende hastaların yüzde ne kadar yaşadığını, yatay eksende ise zamanı görüyoruz. Mesela şurada bir analiz yapalım. İşlem sonrasında 5. senede sağ kalım eğrisine göre aşağı yukarı hastaların %70’i hayatta, burada mavi çizgi açık cerrahi, kırmızı çizgi endovasküler tedaviyi gösteriyor. Tabi bu hastalardaki kardiyovasküler, beyin damarları akciğer hastalıkları yükü çok fazla. Bunların önemli bir  kısmı bu ek hastalıklar nedeniyle hayatlarını kaybediyolar. Ama eğer ek hastalıklar nedeni ile hayat kayıplarını bir tarafa bırakırsak görmezden gelirsek ve sadece anevrizmaları sebebiyle hayat kayıplarına bakarsak şu yukardaki grafiği elde ediyoruz. Anevrizma ile ilgili hayat kaybı sağ kalım  grafiğini elde ediyoruz. Buradaki mor çizgi açık ameliyat sonrası, sağ kalım yeşil çizgi ise endovasküler  tedavi sonrası sağ kalımı gösteriyor. Şimdi gördüğünüz gibi erken dönemde açık ameliyat sonrasında daha fazla hasta kaybediliyor ve endovasküler tedavi gören hastaların daha fazlası  erken dönemde hayatta ancak bu fark 5.  senede ortadan kalkıyor ve iki grafik birbirine  birbirine çok yaklaşıyor, yani ameliyattan 4 yada 5 sene sonra anevrizma sebebiyle kaybedilen hastalara baktığınıza iki grup arasında fark yok hatta  gerçek yaşam grafiğine baktığımızda iki sene sona iki hasta grubu arasında fark yok. Oysa ameliyattan hemen sonra ilk 30 gün içerisinde bütün çalışmalar bunu gösteriyor, endovasküler tedavi geçiren hastaların daha fazlası hayattaydı endovasküler tedavi riski %1 civarında ameliyat riski ise %3-4-5 civarında diyoruz. Bu fark 2 senede ortadan kalkıyor. Bu çalışma aşağı yukarı 15 senelik takip sunan nadir çalışmalardan bir tanesi. Bu çalışmaya göre uzun vadede hem  gerçek yaşam grafiğinde hem de anevrizma nedeniyle kayıpların değerlendirildiği grafikte uzun vadede açık ameliyat geçiren hastaların daha fazlası hayatta, bakın mor çizgi. Açık ameliyat, open repair, burdada mavi çizgi open repair sağ kalım daha fazlası hayatta. Gene aynı çalışmadan çeşitli grafikler sunulmuş bu grafiklerde ise işlem sonrası yeniden girişim olasıkları değerlendiriliyor. Kırmızı çizgi endovasküler tedavi mavi çizgi açık tedavi bütün grafiklerde açık ameliyat geçiren hastaların çok daha fazlası yeniden girişim gerektirmiyor. A grafiği herhangi bir girişim B, C, D ve grafikleri ise hayatı tehdit eden girişimler. Bütün hepsinde açık ameliyat geçiren hastalar çok daha az ek girişim gerektiriyor. Bakın  işlem  sonrasında  14-15. seneye kadar sağ kalım grafikleri verilmiştir. Üstelik C ve D grafikleri B deki grafiğin ilk 2 senesini ve 5 senesini göze almadan yapılmış yani bu dönemde hayatı tehdit eden bir girişim geçiren hastalar hayatlarını kaybetmemişse sanki bu hiç sorun yaşamamış gibi ele alınmış ama ona rağmen tekrar uzun vadede 2 grup arasında sağ kalım farkı var. Bu şu demek endovasküler tedavi sonrasında da devamlı bir hayatı tehdit edebilcek olumsuzluklar ve bunlar nedeniyle 5. seneye,  10.seneye, 15.seneye kadar uzayan ancak takipler bu kadar yeniden ek girişim gereksinme olası var. Bu da endovasküler tedavinin bugün ulaşmış olduğu noktayı ciddi şekilde sarsıyor. Endovasküler tedavi ve cerrahı tedavi arasındaki uzun vadeye yayılmış olan sağ kalımı farkını ve endovasküler tedavide yeniden girişimlerin gereksinim olasılığı çok daha yüksek olmasını bu şu şekilde açıklayabiliriz. Açık tedavide biz anevrizmayı orataya çıkarıyoruz öncesi ve sonrası normal aort damar bölgesine kıskaç koyup anevrizmanın içini bizzat açıyoruz. Bu anevrizmaya sağdan soldan açılan bütün damarları bizzat elimizle dikerek iptal ediyoruz. Dolayısıyla bu anevrizmanın yeniden büyüme şansı hiç bir zaman yok. Ayrıca anevrizmayı anevrizma öncesi normal aort bölgesine kadar açıyoruz sonrası bölgeye kadar açıyoruz, kullandığımız damar fabrikada üretilmiş  son derece mukavim, asla genişleme olasılığı olmayan bir damar. Bu damarı da eski terzi usulüyle çok sağlam bir şekilde normal aortaya dikiyoruz. Eğer bu dikişleri sağlam değilse, bir kaçak olursa zaten gözümüzle görüyoruz  ameliyathanede, o anda bir dikiş daha atıp kanamayı ortadan kaldırabiliriz de çok sağlam bir dikiş koyuyoruz buraya. Zaman içerisinde bu dikiş bölgesinde iyileşme oluyor. İyilişme bağ dokusu gelişmesiyle oluyor ve bu damar ortaya çok sıkı bir şeklide bağlanmış oluyor, öncesinde ve sonrasında. Ama şunu da biliyoruz ki, hasta aorta normal başlangıçtaki normal aorta da ilerde genişlemeye meyil edecek. 5 sene, 10 sene, 15 sene geçecek, bu bölgeler aşası ve yukarısında genişlemeye meyilli olsa dahi bizim buradaki damarımız ve dikiş attığımız zırh gibi bu bölgenin genişlemesini ve damarın tekrar anevrizmayı açmasını engelleyici bir bölge ve hat sapasağlam duruyor hasta ile birlikte. Oysa endovasküler tedavide bunu içerden yukarıya koyuyoruz. İçerdeki damarında zaten aortanın kendisine tutulmak için dışarıya doğru bir genişleme potansiyeli eğilimi var iyi tutunmak için.  Yıllar içerisinde aorta da zaten genişleme meyilli hasta  bir aorta ne kadar normal bölgesine tutunsak da  bu aortanın genişleme potansiyelini biliyoruz. Bu nedenle endovasküler tedavi sonrasında, başarılı bir endovasküler tedaviye rağmen  yıllar içerisinde bu bölgelerin genişleyip kaçak yapması damarın yerinden  oynaması ve sonuçta anevrizmanın tekrar büyüyerek patlama, çatlama olasılığı sunduğunu biliyoruz,  bunu bu şekilde açıklıyoruz.

Abdominal aort anevrizması tedavisi sonrası takipler hangi sıklıkla yapılmalıdır?

Tabi ki endovasküler tedavi sonrasında çok daha sık yapılmalıdır. Çünkü bu hastalarda %25 kadar anevrizma içine kaçaklar ve yeniden girişim olasılıklarını anlattık, ama tipik olarak durum şöyledir. Endovasküler tedavı sonrasında 1., 6., ve 12. aylarda bilgisayarlı tomografi uygulanır. Bunlar normalse 3. senede batın karın ultrasonografisi ve 5.senede tekrar bilgisayarlı tomografi planlanır. Açık ameliyat sonrasında ise hastalar çok daha rahat stabil ve açıkçası geleceğe çok daha güvende bakma noktasındadırlar. Bu hastalara sadece 6. ayda bir batın ultrasonografisi yapılır sonrasında da artık fizik  muayene sonuçlarında gereksinim olursa  uygulanır.

Abdominal aort anevrizması tedavisi sonrası hangi ilaçlar kullanılmalıdır?

İster endovasküler tedavi ister cerrahi tedavi olsun bu tedaviler  sonrasında kullanılacak özel ilaçlar yok. Bu hastalar ameliyat öncesinde şeker, yüksek tansiyon, kolestrol, lipit yüksekliği ile ilgili kalp damar sağlıklarına yönelik tedaviye sıkı sıkıya sarılmalı ve kontrollerini yaptırmalıdır. Evet abdominal aort anevrizması hastalığı ile ilgili hazırlamış olduğum videonun sonuna geldik. Benim burada verdiğim bilgiler esas itibariyle bilimsel yayınlardan elde edilmiş bilgilerdir ve genel bilgilerdir. Siz kendi hastalığınızla ilgi detaylı bilgileri, size mahsus belki çok daha özel detayları ancak doktorlarınızla görüşerek açıklığa kavuşturabilirsiniz ve kendinize en uygun tedavi yöntemini seçebilirsiniz. Tedavi yöntemleri arasında endovasküler ve açık cerrahi arasında bir miktar erken dönem riski olduğu açıktır ancak açık cerrahi girişimin çok tecrübeli ellerde yapıldıktan sonra, nerdeyse endovasküler girişimin riski düzeyinde riskle yapıldığını kesinlikle biliyoruz. Bunun dışında bütün yayınlarda saptanmış olan endovasküler tedavinin erken döneme ait riskinin düşük olmasının ancak 2. seneye kadar bir sağ kalım farkını yarattığını biliyoruz. Hatta bu yayından yayına 1 seneye  kadar da düşebiliyor, 5 seneye kadar da çıkabiliyor ama bütün yayınlarda ancak 2 senelik bir fark var. Bundan sonra sağ kalım eğrisi gerek yeniden girişimler açısından, gerekse hayatta  gerçek sağ kalım eğrisi açık cerrahi lehine işlemeye başlıyor  bunu bilmemiz lazım. Genel olarak şöyle söylemek mümkün: yaşam beklentisi düşük, ileri derece yaşlı, kanser hastalığı bulunan bir hasta endovasküler girişime yönlendirilebilir, ama yaşı çok daha genç, vücudu daha sağlam, ek problemleri olmayan, bir ameliyatı rahatlıkla kaldırabilecek, tecrübeli bir cerrahın elinde de %1-2’lik ameliyatı olup sonraki hayatına hastalarımızın  çok daha güvenli ve yüksek sağ kalımla devam etmesi uygun da gelebilir. Dediğim gibi, kendi hastalığınızla ilgili en önemli gerçek detayları kendi doktorunuzla görüşmeniz daha uygun olacaktır. Burada aldığımız bilgiler genel bilgilerdir. Bu videonun sizlere faydalı olacağını, kafanızdaki soruları aydınlatabileceğini, aydınlatacağını ümit ediyorum.

Sağlıklı bir yaşam dilerim.